Hz. Îsâ’ya bakan kişi kendi kabiliyeti ölçüsünde üç şey görür: Beşerî sûretine bakan “O Meryem oğludur” der. Onun diriltici özelliğine bakan, ona Cebrâil vasıtasıyla ruh üfleyen Allah’ı görür. Ve “O Rûhullah’tır” der.
Senin vehmine göre bazen ondan Hak görünür, bazen melek, bazen de insan. Dolayısıyla o hem Kelimetullah’tır hem Rûhullah’tır hem Abdulllah’tır.[1] Bu durumda, diriltici özelliği ile Allah tecellî eder, vücûdî özelliği ile beşerî vücudu tecellî eder, nuranî sûreti ile de Cebrâil tecellî eder.
Bu üç tecellî Îsevîlerin üçlemesinde ortaya çıkan tecellîdir. Onun Hakk’ın diriltici özelliğinin tecellî ettiği makam oluşu Kur’an’da “…ondan bir ruhtur”[2] âyeti ile aşikâr edilmiştir. Bu üç özelliğini ayırınca Îsevîler hatâ etmiştir.
Daha sonra bu üç sıfata vücut, hayat ve ilim dediler. Halbuki onun mübârek vücudu sadece bu üçünü kabul eden bir mahaldi.
Yani burada üfleyen ve dirilten Allah’tır, tıpkı Âdem’i dirilttiği gibi Hz. Îsâ’yı da diriltmiştir. Ancak dirilik vasfını onda zuhur ettirerek onun bu üç ismi birleştiren yegâne yaratılmış olduğunu, bu yüzden de mucizeler gösterebildiğini bize anlatmıştır.