Görülüyor ki herkes kendi Rabb’i olan isme tâbidir. Bu yüzden de kimsenin Rabb’i kimseye uymaz. Herkes kendi ismine doğru yönelir ve kendi isminin öğretmenliğinde hareket eder. Bunun aksine hareket eden mutlu olamaz. Mutluluğu için kendi ismine yönelmesi mecburiyeti vardır. Mutluluk ile kastedilen huzurdur. Demek ki, meşreplerimizden ve nefsimizin arzularından dolayı ismimizden uzaklaşırsak huzuru kaybederiz. Bu da meşrepleri yenmek konusunda bizleri gayrete getirir.
Ancak hiçbir şeye önem vermeyen, yalnız Allah’a odaklanan kişiye kâmil insan denir. Bunlar bütün isimleri anlar ve bilirler. Ama onlarda da rahmet gazâbı örttüğü için, cemâlî isimler celâlî isimlerin üzerini örtmüştür. Böylece onlarda bütün isimler Allah’a yönelmeleri için bir fırsat teşkil eder. Biz de kâmile uyduğumuz ölçüde Allah’a yaklaşır ve O’nu daha çok sevmeye başlarız.
Hz. İsmâil herkesin bir vazife üzere bu âleme geldiğini ve onu yapmakla yükümlü olduğunu kabul ederek, yaratılmışa güzel nazarla bakmak derecesine ulaştı. Bu da onu diğer nefislerden âli (üstün) kıldı.