Hz. Peygamber ve fütüvvet, fütüvvet teşkîlâtının târihçesine genel bir bakış, fütüvvet ve tasavvuf buluşması, ilk sûfîlerde fütüvvet, Türk edebiyâtında manzum fütüvvet-nâmeler gibi başlık ve konuları ele alan bu eser, fütüvvet geleneğimizi ihyâ yolunda bir adım olarak değerlendirilebilir.
“Allah için cihat eden, gazâ yapan, fetihler açan, inançları koruyup yaşayanları, zulme ve haksızlığa karşı duranları, nefsiyle mücâdele ve mücâhede ederek nefsini terbiye edenleri, ilim yolunda çalışanları, Hak için cihat edenleri, iyilik yapıp iyilikleri daima artıran ve yücelten kimseleri Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de fetâ diye sıfatlandırıyor.
Kimdir fetâ? Fetâ, ideal insandır; Allah’ın (c.c.), Resûlünün (s.a.v) ve Kur’ân’ın istemiş olduğu bir insandır. İnsan deyip geçmeyelim! İnsan, varlığın hülâsasıdır. Tecellinin kemal derecesinde zuhur yeridir. İnsanın gönlü, varlığın merkezidir. Her bir iş bu merkezden cereyan eder, insan-ı kâmilin gönlünden çıkıp gelir.”
Yavuz Selim Uzgur
“Bir grup günümüz Anadolu alpereni ve bacısı meydana gelmiş, fütüvvet geleneğimizi ihyâ yolunda elinizdeki bu eseri vücuda getirmişler. Ellerine, gönüllerine, kılıçlarına, yani kalemlerine sağlık diyorum. Bu mühim kardeşlik geleneğimizin devamı niyâzıyla...”
Mahmud Erol Kılıç